Ağaç ev sohbetleri 147

 

Ağaç Ev Sohbetlerinin bu haftaki konusu deeptone'dan. 

"Cenneti nasıl hayal edersiniz"

Hayal edemediğim bir gerçek maalesef. Haddi ya da sınırı aşmış gibi olabilirim ama ne yalan söyleyeyim. Duygusuna inanmadığım, sıcaklığını bir türlü hissetmediğim o destansı kelimeyi hayalime davet edemedim.

Cenneti lütfen yeşilliğe bürümeyin. Eğer öyleyse Amazon ormanları cennetin varlığını en iyi sunan yer olmalı, değil mi? 

Cennet kelimesinin bende uyandırdığı histerik, okyanus üzerinde uçsuz yolculuğa çıkmış açlığa ve susuzluğa dayanan bir avaredir. Rotasız, adressiz ve dilsiz bir avare. 

Ne hikmetse sandalı da su almıyor. Okyanus üzerinde yer alan doğal afetlerden etkilenmiyor. Sadece varlığını idame ettiriyor. Nasıl ettiriyor derseniz, ona inanmayı sürdüren insanlar sayesinde. 

Bir zamanlar kıtaların sahibiydi. Bu kıtalar ki altınlarla doluydu. Sonra bir kişi çıktı, '' yalan '' dedi. İdam ettiler. 

Cennet vaat ederken karşılığında hanesini altınlarla dolduruyordu.

Bir kişi daha '' yalan '' dedi. 

İşkence ederek öldürülmesini istedi. Korkmuştu. Korkuya baş vurarak insanları susturacağına ve  bastıracağına inanmıştı.

Zamanla cennet ulaşılması arzulanan yer olmaya başladı.

Temelinde bir inanışa sahip olunması gerekiyordu. Oldular. Herkes oldu. Olmayanları ise yağmaladılar. Sonra güç sarhoşluğuna tutuldular. Yollarını şaşırdılar, sınırlarını genişletmek istediler. Genişlettiler de. Esefle ilerledikleri yollardan arkalarına bakarak kaçmaya başladılar. 

Önce sürgüne yolladılar. Sonra arkalarında bıraktıklarına sahip oldular.

Gün geçtikçe inanların azalmasıyla  sandal boyunda buzul bir adanın ve okyanusun kucağında yaşamaktadır. 

Güç sahibi olamadığını yaşam sürdüğü ada üzerinde gösteriyor.

Cennet mi, hayale sığmayacak kadar küçüktür. 

Kimilerinin hayalinde ise sınırsız bir büyüklüğe sahip olabilir. 

fazla mı gerginim, anlamadım :))